''Yaşamak Umrumdadır!''
YAZILAR  
  YAZILAR
  ILETISIM
  ZIYARETCI DEFTERI
  Ölmek Kimin Umrunda ki ?
  Çelişki
  Melike Apt
  Yaşamak kimin umrunda ki
  Balıkçı barınağında Pakize'nin gözyaşları
Yaşamak kimin umrunda ki
Yaşamak, artık onurumuza dokunurcasına ağır bir biçim alıyor. İnsan kendini her an ‘’birinin üzerine basabileceği bir böcek’’ gibi hissediyor. Elinden hiç bir şey gelmeyen, her zaman birilerine muhtaç, sığ sulara ait ve düşünceleri gayet önemsiz… Yapabildiği tek şey ise, emeğini satarak elde ettiği parayla bir şeyler satın almak. Hayatta kalmak için, hayatını pazarlamak… Direnmeye kalkma sakın evlat! Direnenler, çoktan yarı bellerine kadar su dolu hücrelerde ciğerleri su toplayarak ‘’geberdi’’ gitti. Sen en iyisi mi sadece senden istenenleri yerine getir. Yorma kendini. Her şey kontrolümüz altında.
 
Oğlun, ergenlik çağına girmiş olmanın onda yarattığı değişiklikler sonucu, kafası karma karışık, yalnızlık ve değersizlik komplekslerinin dibine vurmuş bir halde, senden değil, esrar veya eroinden medet umduğunda, kendi girdabında boğulmak üzere olan bu genci kurtarmak için senin elinden ne gelir ki? Kızın civciv sarısı saçları, mini eteği, dekolteli kıyafeti ile o cafe senin bu bar benim dolaşırken, eve gece yarılarında gelip, görünüşü ; insanda tamamen bir ‘’kaltak’’ izlenimi bırakıyorken, ucube bir hayattan onu çekip çıkarabilmek için senin elinden ne gelir ki? Kocan, sabah dokuz – akşam beş klasiği bir günün ardından beyni tecavüze uğramış ve sıkış sıkış bir otobüste; ağzı leş gibi sarımsak/soğan kokan medeniyetten nasibini alamamış bir adamın yanında, ayakta, anasından doğduğuna yirmi yedi kez pişman olmuş bir halde iki saat yol teptikten sonra kapıda belirdiğinde onu mutlu etmek için, senin elinden ne gelir ki? Ya da karın, temizlikten ödün vermek istemediğinden tüm bulaşıkları kaynar su ile yıkayıp, soğuk su ile durulamak zorunda kaldığı için çatlayan ve tuvalet banyo temizliğinden sonra çamaşır suyu kokan elleri, bütün evi silip süpürdükten sonra ağrıyan beli, bitkin hali ve senin en sevdiğin yemeği hazırlamak için ince ince doğradığı soğanların perişan ettiği gözleri ile, kamyon çarpmışa dönmüş bir halde seni kapıda karşıladığında, onu bir köle olmadığına inandırmak için, senin elinden ne gelir ki? Bu şartlar altında hiç… ‘’Ceteris paribus’’ olsa belki bir şeyler düşünebilirdik.
 
‘’Aşk-ı Memnu’’ başlayacak oysa birazdan. Büyük bir esrarın çözülüşüne şahit olmak varken dert dinlemek de neyin nesi. Yorgunsundur zaten. Başın da ağrıyordur. ‘’Başka zaman’’lar çuvala mı girmiştir? ‘’Bir ‘dizi’lik keyfim var yahu! Sıkıntısız bir akşam geçiremeyecek miyim ben!’’ yakınmaları işe yarar her zaman. Halbuki ‘’Acı duymak ruhun fiyakasıdır.’’ diye fısıldamıştı biri kulağımıza seneler önce. Unuttuk bu ‘’gereksiz felsefi zırvaları’’. Hadi aç artık şu kanalı. Geçen haftanın özetini kaçırdın bile!
 
Kullanma kılavuzunda ‘’hem amca, hem de yeğen içindir’’ ifadesi bulunan, kaldırım sürtüğü görünümüne haiz Bihter Hanım, bakalım bu akşam kendini aşıp aşçı yamağına da ‘’verecek’’ mi? Ya da tren yapma arzusu ile yanıp tutuşan sözde konak, bu bölümde muradına erebilecek mi?
 
Yoksa ‘’Kurtlar Vadisi’’ni mi bekliyorsunuz. Polat Alemdar bu akşam, bütün CIA ajanlarını bir bir alt edip, yatağında mışıl mışıl uyuyan Barack Obama’yı uyandırarak, o mide bulandıran s.k.n.d.r.k sert bakışı ile Amerika’ya bir nota verebilir. Obama’nın saçından bir tel koparıp Türkiye’ye döndükten sonra, eski imam Ömer Dede’den (elindeki saçı göstererek), uslu durması için Obama’ya bir muska yapmasını da isteyebilir. Neden olmasın? Heyecanla beklemeye değmez mi?
 
Yeni bir dizi daha başladı: Hanımın Çiftliği. Hem de bir bölümünde Özgü Namal çok ciddi frikikler vermiş. Çok cesur bir oyuncu gerçekten de. ‘’Donu görünmüş lan! Daha ne olsun.’’ Zaten artık ‘’namus ‘’ bacak arasındaki ulvi konumundan feragat etti. Yeni trend ‘’cesaret’’. Kaçırmamak lazım. Bizim çocuk da görecek ama olsun. O ne anlar ki? ‘’Acaba Fatma da aynı dondan mı giyiyor? Dur bi bakayım ya! Ne olacak ki? Babam Özgü Namal’ınkine baktı da ne oldu?’’ diyerek , kalemini çaktırmadan yere atmaz ya(!)
 
‘’Başkalarının’’ – ki bunlar canımızdan birer parça da olsa – dertleri ile uğraşmak artık demode oldu. Ağlayanla ağlamak, içi yananla yanmak, empati yapmak, birlik olup sıkıntıları aşmak, bir şeyler inşa etmek, birbirini karşılıksız sevmek artık ‘’out’’. Ağlayana ‘’sabah şekerleri’’ni izletip, onu ismail yk’nın son parçasıyla çoşturmaksa ‘’in’’... Oğlunuzun/ kızınızın, karınızın/kocanızın problemleri, sizin dizi keyfinizi kaçırmadığı surette ‘’her genç kızın başına gelebilir’’ türdendir! ‘’Kaçırabildiği’’ vakit ise geç kalınmıştır artık. Elden ne gelir ki?
 Neyse ki, daha yazıyı bitirmeden bir arkadaş bana sonuna kadar katıldığını dolaylı yoldan ifade ediyor. ‘’Dizi izliyorum. Çok acilse titretin. Duyarsam cevap yazarım!’’
 
 
Teşekkürler msn güzeli… Teşekkürler…
 
 
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol